top of page
  • Yazarın fotoğrafıeKampüs

Uluslararası T4 Yeni Normal Eğitim Konferansı

Güncelleme tarihi: 12 Tem 2020


COVID-19 Sonrasında Eğitim


Dünyanın en büyük katılımlı eğitim konferansı, 65 farklı ülkeden 100 bini aşkın eğitmenin ve 80 büyük organizasyonun katılımıyla çevrimiçi olarak gerçekleşti. T4’ün Türkiye’deki etkinlik partneri Öğretmen Akademisi Vakfı (ORAV) gönüllüleri ve etkinlik temsilcileri ile birlikte içeriğin daha çok kişiye yayılması yönünde anlık çeviri desteği sağladı . 30 Mayıs 2020 tarihinde gerçekleşen konferansta, Covid-19 nedeniyle kesintiye uğrayan eğitim, öğretmenlerin gözünden dört farklı tema çerçevesinde ele alındı. Konferansa adını veren T4’ün açılımı ise şöyle: T: Öğretmen (Teacher) 4: Öğretmenin İyi Olma Hali, Öğretmen ve Liderlik, Öğretmen ve Teknoloji, Öğretmen ve İş Birliği.


“Hiçbir öğretim sistemi, öğretmenin niteliğinin önüne geçemez.”


Konferansta organizasyonun koordinasyonunu yürüten Vikas Pota, pandemi sonrası eğitimin ne yönde evrileceğini ve öğretmenlerin yeni normaldeki rollerinin ne olacağının konuşulmasının önemli olduğunu vurguladı. Bunu yaparken de konferansa adını veren dört farklı tema ile ele alınmasının faydalı olacağını belirtti. Konferans başında paylaşılan “Hiçbir öğretim sistemi, öğretmenin niteliğinin önüne geçemez.” ifadesi konferansın en vurucu ifadelerinden biri olarak dikkat çekti. Bu mottonun dünyanın her yerindeki eğitimciler tarafından ilgi görmesi, bu düşünceye yönelik bir ortak görüşün varlığını ortaya koymuş oldu. Öte yandan, etkinlik içerisinde eğitimciler selfie’ler çektiler ve bunları #T4Conf etiketini kullanarak paylaştılar. Böylece dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, sınıflarını ve öğrencilerini çok özleyen öğretmenler aynı paydada birleşmiş oldular.


T1: Öğretmenin İyi Olma Hali


Kanada, İngiltere, Lübnan gibi birbirinden farklı ülkelerden konuşmacıların “öğretmenin iyi olma halini” ele aldıkları panelde, pandemi süreci boyunca öğretmenlerin sağlık çalışanları gibi ön cephede yer aldıklarının altı çizildi. Öğretmenlerin acil olarak sorumluluk alıp, teknolojiyi eğitime entegre etmeye çalışırken, ekranları aşıp insana dokunma çabaları onların toplumdaki rollerinin ne kadar değerli olduğunu göstermiş oldu. Dünyanın her yerinde öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılar ortak olsa da birbirlerine verdikleri destek ve gösterdikleri iş birliği, bu süreçteki en büyük güç ve motivasyon kaynakları oldu.


“Teknolojik platformları kullanırken temel unsurumuz halen insan!”


Diğer yandan aşı bulunana kadarki süreçte, uzaktan eğitimle mi, yüz yüze eğitimle mi devam edileceği henüz belirsiz. Bu belirsiz süreçte öğretmenin iyi olma halinin korunması şu noktalarla doğrudan ilişkilidir:


Öğretmenin;

  • İş güvenliğinin güvence altına alınması

  • Ekonomik güvenliğinin sağlanması

  • Mesleki gelişimlerinin desteklenmesi

  • Duygusal iyi oluşlarının önemsenmesi


Bu bağlamda tüm paydaşlar için güvenliği sağlamak adına konferansta öne çıkan öneriler şu yönde olmuştur:

  • Daha az sayıda öğrencinin olduğu sınıflar oluşturulmalı

  • Daha kısa ders saatleri planlanmalı

  • Okulun fiziki yapısı düzenlenmeli

  • Öğretmenlerin maaş gibi özlük haklarına tam ve zamanında ulaşarak ekonomik olarak güvende olmaları sağlanmalı

  • Uzaktan eğitimle ilgili ihtiyaç duydukları konularda mesleki gelişimleri desteklenmeli

  • Yüz yüze eğitim başladığı zaman pandemiden dolayı travma yaşayan öğrencilerin olması durumunda normalleşmelerine yardım etmek için meditasyon, resim, müzik dersleri ön plana çıkarılmalı

  • Pandemi sonrası “iyileşme” kavramı sadece rehberlik saatine ve PDR alanına sıkıştırılmamalı, tüm müfredata yayılmalı

  • Eğitim sorumluluğunu alan kişiler eğitim programlarını tasarlarken sadece akademik değil, sosyal ve duygusal “iyi olma halini” de mutlaka düşünülmeli

T2: Öğretmen ve Liderlik


Öğretmen ve liderlik temasında, OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı Başkanı ve OECD Eğitim Sistemleri Koordinatörü Andreas Schleicher pandemi sürecine ait paylaştığı çeşitli istatistiklerle okulların yeniden açılma sürecinde öğretmenlerin önemine dikkat çekerek şu ifadeyi kullandı: “Öğrendiğim şey şu ki; teknoloji harika dersler yapmanıza yardımcı olabilir ama kötü bir öğretimi tek başına daha iyi hale getiremez.”


“Öğretmenler sadece öğretici değil, rehber ve tasarımcıdır.”


Okullara geri dönüldüğünde yapılması gerekenlerin başında sosyal mesafe ve hijyeni dikkate alan güvenli bir ortam sağlanması geliyor. Okullarda sosyal mesafeyi korurken “Benim en büyük endişem, bu kriz sonucunda pedagojiyle ilgili durumumuz yirmi yıl geriye giderse ne olacak?” diyen Andreas, kararlarımızın pedagojik etkilerine dikkat çekti. Diğer taraftan yüzyüze eğitim ortamları için tasarlanan kazanımlar ve öğretim programlarının üzerinde de durulması gerekiyor. Karma (Harmanlanmış) öğrenmenin önümüzdeki dönemde büyük bir role sahip olacağı ve yeni normalde farklı öğrenme ortamları oluşturulması gerektiği açık bir şekilde görülüyor. Özellikle uzaktan öğrenme sürecinde bireysel farklılıkları dikkate almak bu yaklaşımın niteliğini geliştirecektir. Bireylere göre farklılaştırılmış bir müfredat, öğrencilere bireysel öğrenme fırsatları sunabilir. Öğrencilerimizin dünya vatandaşı olmaları için özellikle "yaşam becerileri" dediğimiz becerilerini geliştirmeye odaklanılması önerilebilir.


Andreas’a göre öğretmenler olarak bizler sadece öğretici değil, aynı zamanda rehber ve tasarımcı kimlikler taşımaktayız. Bu bağlamda bizler; profesyonel öğrenme toplulukları kurmalı, çevrimiçi kaynakları araştırmalı ve öğrencilerle bağ kurmanın bir yolunu mutlaka bulmalıyız. Öte yandan, bu süreçte velilerin ve öğretmenlerin ne kadar zor bir iş başardıklarını gördüğünün ve bu durumun ebeveyn ve öğretmen bağını güçlendireceğinin altını çizen Andreas’ın velilere “çocuğunuza okulda yaptığı şeyleri önemsediğinizi gösterin.” önerisinde bulundu.


Önümüzdeki dönem sıkça üzerinde duracağımız, Uluslararası Eğitim Sendikası Genel Sekreteri David Edwards’ın altını çizdiği noktalar ise şöyle:

  • Tüm eğitim paydaşlarının (eğitim alan, veren, düzenleyen herkesin) sağlıklı ve güvenli durumda olması önceliğimiz olmalı

  • Eğitim ile ilgili sosyal paylaşım girişimleri ve eğitim programları oluşturulurken iş birliği içerisinde olunmalı

  • Eşitlik ve hakkaniyeti öncelik haline getirilmeli

  • Eğitimcilerin profesyonelliğine güvenilmeli

T3: Öğretmen ve Teknoloji


Öğretmen ve teknoloji temasında, Ziauddin Yousufzai’nin konferansa katılarak Nobel ödüllü kızı Malala’nın mektubunu* katılımcılar ile paylaşması oldukça dikkat çekiciydi. Mektupta, sadece salgın döneminde değil, salgın öncesi dönemde de eğitime erişim imkanı olmayan öğrencilerin, özellikle eğitim hakkı elinden alınan kız çocuklarının varlığına vurgu yapıldı. Bu noktada daha geniş bir pencereden bakarak, teknolojiyi eğitime erişimde faydalı bir yol olarak kullanabileceğimizi ve öğrenciler arasındaki eşitsizliği azaltmak için teknoloji ile yeni yollar keşfedebileceğimizi söylemek oldukça mümkündür.


Konferansta tanıtılan dünyanın farklı yerlerindeki öğretmenlerin teknoloji projeleri de aslında aynı amaçları taşıyor. Örneğin, Kenya Kakuma Mülteci Kampı'ndaki "İnovasyon Laboratuvarı Okulları" projesi, uzak Afrika'daki 1 milyon çocuğa ücretsiz, yenilikçi eğitim vermeyi amaçlıyor. Projenin bugün geldiği noktada, 60'tan fazla dijital kurs sunan ve 19.500 çevrimiçi öğrenciyi destekleyen zelfstudie.be'nin (en büyük eğitim web sitesi) kurulması örnek bir iyi uygulama olarak ortaya çıktığını görüyoruz.



Özellikle bu dönem, öğretmenlerin teknoloji kullanmaya çok fazla odaklandıkları, ancak bunların asla öğretmenin yerine geçemeyeceği, sadece otantik öğrenme ve farklılaştırmayı kolaylaştıran araçlar olarak kullanılabileceği görülmektedir. Teknoloji tercihi yaparken pedagojiyi, öğrenmeyi ve öğreneni ne ölçüde desteklediğine dikkat edilmeli ve buna göre kullanılmalıdır. Öğrenme, öğrencilerin kurdukları bağlantılar ile ilgili bir olgudur ve teknoloji bu bağlantıların oluşmasına sağladığı katkı ile önemini göstermiş olur. Örneğin, pandemi sürecinde İnternet erişimi olmayan bölgelerde öğrencilere yönelik televizyon, radyo, mektup ve hatta SMS gibi diğer kitle iletişim araçları ile de eğitimin devam edebileceğinin örnekleri görülmüş oldu.


Unutulmamalıdır ki, teknoloji asla gerçek bir kahraman olan öğretmenin yerini alamayacaktır.


T4: Öğretmen ve İş Birliği


T4 konferansının son temasında, UNESCO olarak öğretmenleri iş birliğinin en önemli parçası olarak gördüklerini belirten UNESCO-Fransa Eğitim Genel Müdür Yardımcısı Stefania Giannini, bu süreçten sonra küresel düzeyde işbirliğinin artacağını, çözümlerin her yerde üretileceğini ve birbirimizden güç alacağımızı ifade etti. Öğretmenliğin bir takım sporuna benzetilmesi de öne çıkan bir yaklaşım oldu. Pandemi döneminde pek çok öğretmen içeriğini acil bir şekilde çevrimiçi platformlara taşımak zorunda kaldı ve bunun en zor kısmı eğitimcilerin teknoloji becerilerinin kısıtlı olmasıydı. Bu noktalardaki bilgimizi ve becerilerimizi birbirimizle paylaşarak işbirliğinde bulunmamız, sınırlarımızı genişletmemiz hepimiz için son derece önemli olacaktır. Sadece öğretmenler arasında değil; karar vericilerin, ebeveynlerin, öğrencilerin ve eğitimin tüm paydaşlarının hep beraber işbirliği içerisinde adım atması gerekir.


Bizler, öğretmenler olarak öğrencilerimizin sınıf içindeki gelişimlerinin yanı sıra yarınlarına da dokunduğumuzun farkındayız. Ortaokulda yaratıcılığını fark eden ve ona kendini ifade etme ortamı yaratan İngilizce öğretmeni olmasaydı bugün geldiği yerde olmayacağını belirten Nijeryalı RAP şarkıcısı Banky Wellington’un “Bir öğretmen size hayal kurdurabilmeli ve bir şeyler olabileceğinize sizi inandırabilmelidir” ifadesini kullanması çok önemli bir mesajın zeminini inşa etmektedir.


Ayrıca, çocukların ilk öğretmenleri anne babalarıdır ve erken çocukluk dönemi öğrenme için önem taşımaktadır. Aynı amacı taşıyan paydaşlar olarak, eğitimciler ve aileler arasındaki iş birliklerinin artırılmasının bütüncül ilerlemenin ve gelişmenin önkoşulu olduğu çok net bir şekilde görülmüştür. Arzu ettiğimiz geleceğe yönelik vizyonumuzu belirlemeli ve erken çocukluk döneminden itibaren iş birliği içerisinde bu hedefe hep birlikte yürünmelidir.


“Öğretmenler değişim için potansiyele sahipler. Başlangıç noktası olması için bu dönem iyi bir fırsat. Her şey bizim elimizde!”


Tüm bu bilgiler ışığında, yeni normalde her zamankinden daha fazla yeniliklere açık, işbirliği içerisinde çalışan, tutkuyla ve istekle işini yapan öğretmenlere ihtiyaç duyulduğu çok açık bir şekilde görülmüştür. Bu bağlamda önümüzdeki dönemde öğretmenler için verilebilecek tavsiyeler arasında öne çıkanları şu şekilde sıralayabiliriz:


  • Öğrencilerle bağ kurma konusuna daha fazla önem vermek

  • Üretilen, sahip olunan kaynakları diğer eğitimcilerle paylaşmak

  • Meslektaş yardımlaşmasının öneminin bilinciyle hareket etmek

  • Eğitim içeriklerinin öğrencilerle paylaşmak, öğrencileri eğitimin planlama sürecine dahil etmek.

  • Ebeveynlerle iletişimi artırmak ve onlarla iş birliği yapmak

  • İmkanlarınız dahilinde eğitime yönelik çalışan kurum ve kuruluşlara bağış yapmak/destek olmak.


Eğitimde “insan” unsurunun her daim teknolojiden daha önemli olduğunu hep aklınızda tutmalısınız. Öğretmenler olarak sınıf duvarlarının ötesine geçin, eğitime hayatınızdan paydaşlar sokun. Sokağa çıkın, duvarların ötesinde öğretin!


Harekete geçme zamanı!


Blog Yazarları:

Eda Torun (T4 Connector - Gönüllü)

Fatma Çelik (ÖRAV Kısmi Zamanlı Eğitimci)

Dinçer Demir (ÖRAV Uzman Eğitimci)

eKampüs'te var olan diğer bloglara ve içeriklere erişmek için üye olun. Aşağıdaki linke tıklayarak kolayca üye olabilirsiniz. www.ekampus.orav.org.tr/kaydol Keyifli öğrenme deneyimleri dileriz.

1.786 görüntüleme
bottom of page